GERGİNLİK VE GEVŞEME

Artık bir şeyin anlaşılması zorunludur. Hipnozcu çok temel bir kanunu keşfetmiştir; onlar buna ters etki kanunu derler. Esaslarını anlamadan bir şeyi yapmak için çok çalışırsan, sonuç tam tersi olur.

 
Bu bisiklete binmeyi öğrenmeye çalıştığındaki gibi bir şeydir. Sakin bir yoldasın; trafik yok, sabahın erken bir saati ve sen yolun kenarında duran kırmızı bir kilometre taşı görüyorsun. 18 metre genişliğinde bir yol ve küçücük bir kilometre taşı. Ve sen korkarsın: Kilometre taşına doğru gidip çarpabilirsin. Artık 18 metre genişliğindeki yolu unutursun. Aslında gözlerin bağlı olarak gidecek olsan kilometre taşıyla karşılaşıp ona çarpma şansın pek olmazdı ama gözlerin açıkken şimdi tüm yol unutuldu: Odaklanmış oldun. Hepsinden önce, kırmızılık epey odaklanılacak bir şey. Ve senin ödün kopuyor! Ondan kaçınmak istiyorsun. Bir bisikletin üzerinde olduğunu unutmuş durumdasın, her şeyi unuttun. Artık senin için tek sorun bu taştan nasıl kaçınacağın; aksi taktirde kendine zarar verebilir, onunla çarpışabilirsin.

Artık çarpışma kesinkes kaçınılmazdır; taşa çarpman önlenemez. Ve sonra da çok şaşıracaksın: " Ona çarpmamak için çok çabaladım." Aslında çok çabalaman yüzünden taşa çarptın. Ona yaklaştıkça, ondan kaçınmak için daha çok çalışırsın; ancak ondan kaçınmak için ne kadar çok çalışırsan ona daha çok odaklanırsın. Hipnotik bir güç haline gelir, seni hipnotize eder. Mıknatıs gibi olur.


Bu, hayattaki çok temel bir kanundur. Pek çok insan, pek çok şeyden kaçınmaya çalışır ve aynı şeylerin içine düşerler. Herhangi bir şeyden çok büyük bir çabayla uzak durmaya çalış ve aynı çukura düşmen kaçınılmaz hale gelsin. Kaçınamazsın; kaçınmanın yolu bu değildir.


Gevşe. Çok çabalama çünkü çok çabalayarak değil, rahatlayarak farkında olabilirsin. Serinkanlı, dingin, sessiz ol.

GERGİNLİĞİN NEDİR? Her türlü düşünceyle, korkuyla; ölüm, iflas etmek, doların düşmesi, her türlü korkuyla olan özdeşleşmen var orada. Bunlardır senin gerginliklerin ve bunlar senin bedenini de etkiliyor. Bedenin de gerginleşiyor çünkü beden ve zihin iki ayrı varlık değildir. Zihinbeden tek bir sistemdir, o yüzden zihin gergin hale gelirse beden de gerginleşir.

Farkındalıkla başlayabilirsin; o zaman farkındalık seni zihninden ve zihinle olan özdeşleşmelerinden uzaklara götürür. Doğal olarak bedenin gevşemeye başlar. Artık bağımlı değilsin. Ve gerginlikler farkındalığın ışığında var olamazlar.


Diğer uçtan da başlayabilirsin. Sadece gevşe, bırak tüm gerginlikler gitsin... ve gevşedikçe içinde belli bir farkındalığın yükseldiğine şaşıracaksın. Onlar ayrılamazlar. Ama farkındalıkla başlamak daha kolaydır; gevşemeyle başlamaksa biraz zordur çünkü gevşeme çabası dahi gerginlik yaratır.


Bir Amerikan kitabı var; şayet her türden saçma sapan kitabı bulmak istersen, bunun yeri Amerika'dır. Kitabın ismini gördüğümde gözlerime inanamadım. Kitabın adı Gevşemek Zorundasın. Şimdi, şayet bir zorunluluk varsa nasıl gevşeyebilirsin? Zorunluluk seni gerginleştirecek; sözcüğün kendisi gerginlik yaratır. Zorundasın sanki Tanrının bir buyruğu gibi gelir. Kitabın yazarı büyük ihtimalle gevşemek ve gevşemenin karmaşıklığı hakkında hiçbir şey bilmiyor.






Doğuda biz hiçbir zaman meditasyona gevşemekten başlamadık; meditasyona farkındalıktan başladık. Gevşeme kendi kendine gelir, onu getirmek zorunda kalmazsın. Onu getirmek zorunda kalırsan belli bir gerginlik olacaktır. O kendi kendine gelmelidir; ancak o zaman saf bir gevşeme olacaktır. Ve gelir...






Eğer istersen gevşemeyi deneyebilirsin ama Amerikalı danışmanların tavsiyelerine göre değil. İçsel dünyayı deneyimlemek anlamında Amerika dünyadaki en çocuksu yerdir. Avrupa biraz daha yaşlıdır ama Doğu kendi ruhsal varlığını arayarak binlerce yıl geçirdi.






Amerika sadece üç yüz yıl yaşında —üç yüz yıl bir ulusun hayatında hiçbir şey değildir— bu yüzden, Amerika dünya için en büyük tehlikedir. Nükleer silahlar bir çocukların elinde... Rusya daha mantıklı davranacaktır; o eski, antik bir ülke ve uzun bir geçmişin tüm deneyimlerine sahip. Amerika'da bir tarih yok. Herkes babasının ve büyük babasının adını biliyor ve hepsi bu. Orada aile ağacı son buluyor.






Amerika sadece bir bebek; hatta bebek bile değil, henüz rahimde. Hindistan ve Çin gibi toplumlarla karşılaştırıldığında, henüz daha yeni döllendi. Bu insanlara nükleer silahlar vermek tehlikeli.






Sana eziyet eden politik, dini, sosyolojik, ekonomik problemlerin var. Gevşemekle başlamak zordur; bu yüzdendir ki Doğuda biz hiçbir zaman gevşemeden başlamadık. Ama eğer istersen, nasıl başlaman gerektiğine ilişkin belli fikirlerim var. Batılı insanlarla çalışmaktayım ve onların Doğuya ait olmadıklarının farkına vardım. Ve onlar Doğulu bilinç akımının ne olduğunu dahi bilmiyorlar; onlar farkındalığın ne olduğunu hiç bilmemiş bir gelenekten gelmekteler.






Özellikle Batılı insanlar için Dinamik Meditasyon gibi meditasyonlar yarattım. Meditasyoncuların kamplarını yönetirken bir gibberish meditasyonunu ve Kundalini Meditasyonunu kullanıyordum. Eğer gevşemekten başlamak istiyorsan, önce bu meditasyonlar yapılmak zorundadır. Zihnindeki ve bedenindeki tüm gerginlikleri alacaklar ve sonra gevşemek kolaydır. Ne kadar çok şeyi içinde tuttuğunu bilmiyorsun ve gerginliğinin nedeni de bu.






Dağlardaki kamplarda gibberish meditasyonunu yapmalarına izin verdiğimde... Şehirlerde buna izin vermek zordur çünkü komşular çıldırmaya başlar. Polisi arayıp, "Tüm hayatımız mahvediliyor!" derler. Kendi evlerinden katılacak olsalar hayatlarını içinde yaşadıkları deliliğin dışına çıkartabileceklerini bilmiyorlar. Ama deliliklerinin farkında bile değiller.






Gibberish herkesin zihinlerine ne gelirse yüksek sesle söylemelerine izin verildiği meditasyondur. Ve tanık olan tek kişi ben olduğumdan insanların söyledikleri, anlamsız, alakasız şeyleri dinlemek öylesine keyifliydi ki. Kimseye dokunmamak tek koşuldu ve insanlar her türden şeyleri yapıyordu. İstediğin her şeyi yapabilirdin... Birisi kafasının üzerinde duruyordu, birisi elbiselerini fırlatıp atmış ve çırılçıplak olmuş tüm saat boyunca etrafta koşup duruyordu.






Bir adam her gün benim önümde otururdu —bir broker ya da onun gibi bir şey olmalı— ve meditasyon başladığında önce yapacağı şeyin saçmalığına gülerdi. Sonra da eline telefonunu alırdı; "Alo, alo..." Gözünün ucuyla bana bakmaya devam ederdi. Meditasyonunu kesintiye uğratmamak için ona bakmaktan kaçınırdım. Hisselerini satıyordu, satın alıyordu... tüm saat boyunca telefondaydı.






Herkes içinde saklı tuttuğu garip şeyleri yapıyordu. Meditasyon bittiğinde on dakikalık bir gevşeme vardı ve bu on dakikada insanların yere düştüğünü görebilirdin; bunun için gayret sarf ettiklerinden değil, yorgunluktan helak oldukları için. Tüm çöplük dışarı atılmıştır ve bu sayede belli bir temizliğe sahip olup gevşemişlerdi. Binlerce insan... ve sen bin kişi olduğunu düşünemezdin.






İnsanlar bana gelip, "Bu on dakikayı uzat çünkü tüm hayatımız boyunca böyle bir rahatlama, böylesi bir keyif görmedik. Farkındalığın ne olduğunu herhangi bir şekilde anlayabileceğimizi düşünmemiştik, ama onun geldiğini hissettik" derlerdi.






Bu durumda eğer gevşemekten başlamayı istersen, önce Dinamik Meditasyon, Kundalini Meditasyonu ya da gibberish gibi duygusal ve bedensel boşalım sağlayan süreçlerden geçmek zorundasın.






Bu gibberish sözcüğünün nereden geldiğini bilmiyor olabilirsin; Cabbar adındaki bir tasavvuf mistiğinden gelir ve bu onun yegâne meditasyonudur. Kim gelirse gelsin, "Otur ve başla" derdi ve insanlar ne dediğini anlardı. O hiç konuşmadı, hiç topluluğa hitap etmedi; sadece insanlara gibberish öğretti.






Mesela arada bir insanlara gösteri yapardı. Yarım saat boyunca ne dili olduğunu kimsenin bilmediği her türden saçma sapan şeylerden söylerdi. O bir dil değildi; insanlara zihnine ne geldiyse öğretmeye devam ederdi. Bu onun yegâne öğretişiydi. Ve bunu anlamış olanlara hemen, "Otur ve başla" derdi.






Ama Cabbar pek çok insanın tamamen sessiz hale gelmesine yardım etti. Ne kadar sürdürebilirsin? Zihin boşalır. Yavaş yavaş derin bir hiçlik... ve bu hiçliğin içinde bir farkındalık alevi. O her zaman gibberish tarafından kuşatılmış olarak mevcut. Gibberish çekip çıkarılmalı; bu senin zehrin.






Aynı şey beden için de geçerli; bedeninin de gerginlikleri var. Sadece bedenini nasıl istiyorsa öyle hareket ettirmeye başla. Ona hükmetmemelisin. Eğer dans etmek, koşmak, sarsılmak, yerlerde yuvarlanmak isterse; onu yapmamalısın, sadece izin vermelisin. Bedenine, "Serbestsin, ne yapmak istiyorsan yap" de. Ve şaşıracaksın: "Aman Tanrım! Bütün bunları beden yapmak istedi ama ben içimde saklı tutuyordum ve gerginlik de buydu"






O halde iki tür gerginlik var; beden gerginlikleri ve zihin gerginlikleri. Her ikisi de seni farkındalığa götürecek olan gevşemeye başlamadan evvel salıverilmelidir.






Ama farkındalıktan başlamak özellikle de farkındalığı anlayabilecekler —ki bu basittir— için çok daha kolaydır. Bütün gün onu nesneler için —arabalar için, trafikte— kullanıyorsun. Şehir trafiğinde dahi canlı kalabiliyorsun! Ve o kesinlikle çıldırmış.






Bir-iki gün önce Atina ile ilgili bir şey okudum. Hükümet taksi şoförleri için yedi günlük özel bir yarışma yapmış ve trafik kurallarına uymada en iyi olacak üç şoför için altın kupalar hazırlanmış. Ama Atina'nın tümünde tek bir kişi bile bulamamışlar!






Polisler endişelenmeye başlıyordu, günler bitmek üzereydi ve onlar da bir şekilde üç şoför bulmak istediler; mükemmel olmayabilirlerdi ama bu ödüller bir şekilde dağıtılmalıydı.






Buldukları adamlardan birisi trafik kurallarına harfiyen uyuyordu, o yüzden hepsi mutluydu. Kupayla birlikte adama aceleyle yöneldiler ama polisi gören adam kırmızı ışıkta geçti! Kim gereksiz yere başını derde sokmak ister ki? Polis bağırıyordu: "Bekle!" Ama adam dinlemedi, ışığa rağmen hızla uzaklaştı. Diğer iki kişiyle de denediler ama polisi görünce kimse durmadı. Yedi günlük gayrete rağmen bu ödüller hâlâ polis merkezinde duruyor ve Atina da her zamanki gibi neşeyle devam ediyor…






Farkındalığı onun farkına varmadan kullanıyorsun ama sadece dışarıdaki şeyler için.






İçerdeki trafik için de aynı farkındalığı kullanmak durumundasın. Gözlerini kapadığında düşünceler, duygular, rüyalar, görüntülerden oluşma bir trafik vardı. Her türden şeyler yanıp sönmeye başlıyor. Dış dünyada yapmakta olduğun şeyin tamamen aynısını iç dünyanda da yap ve bir tanık haline geleceksin. Ve bir kez tadına varıldığında tanık olmak o kadar keyifli ve cennetten çıkma bir şeydir ki, daha çok ve daha çok içine yönelmek isteyeceksin. Her ne zaman vakit bulursan daha da çok içine yöneleceksin.






Bunun belli bir pozisyonla ilgisi yok; hiçbir tapınakla, kilise ya da sinagogla bir ilgisi yok. Bir belediye otobüsünde veya trende oturmuş yapacak bir şeyin yokken sadece gözlerini kapat. Bu gözlerinin dışarı bakarken yorgun düşmesinden seni kurtaracak ve kendini izlemen için sana yeterli zamanı verecektir. Bu anlar en güzel deneyimlerin yaşandığı anlar haline gelecektir.






Ve yavaş yavaş farkındalık geliştikçe tüm kişiliğin değişmeye başlar. Bilinçsizlikten farkındalığa geçmek en büyük kuantum sıçramasıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder